9A- Dini ve Felsefi Terimler
DİNİ ve FELSEFİ TERİMLER
Allah- Tanrı- Yaratan, hepsi aynı anlamdadır ve evrenin ve her şeyin yaratıcısı, koruyucusu, yöneticisi olduğuna ve birliğine inanılan yüce varlık olarak tanımlanır. Allah, Tanrı, Rab ya da Yaratan kelimelerinin hepsi aynı anlamdadır.
Elçi, Nebi; Allah’ın habercisi anlamına gelmektedir ve O’nun mesajını insanlara ulaştırmak ile görevlidir. Elçiler bazen peygamber, bazen Alim, bazen bilgin, bazen düşünür olarak karşımıza çıkmaktadır.
Din, kaynağı vahye dayanan ve insanın mutluluğunu amaçlayan bir kurallar sistemidir.
Dinin Üç Temel Unsuru: İman, bir insanın kendi isteği ile Allah’ın birliğini kabul etmesidir. İbadet, yaratıcıya karşı maddi görevlerdir; ahlak ise kişinin uyması gereken manevi ilkeleri tanımlar.
Melek, ışıktan yaratıldığına ve Tanrı ile insan arasında aracılık yaptığına inanılan, gözle görülmeyen, tinsel varlıktır. Şeytan ise insanların kalplerine fısıldayarak günaha teşvik eden karanlık tarafı temsil eden melektir.
Düşkünlük, aşırılık, ölçüyü kaçırma sonucunda manevi çöküntüye uğrama durumudur.
Firavun Anlayışı, dini inanışlarda Hz. Musa ve kavmine gösterdiği zulmün sonucu, zalimliği anlatmak için kullanılır.
Firdevs Bahçesi, cennet ya da cennetin bir bölümü anlamına gelir ve saflığı, iyiliği, güzelliği anlatmak için söylenir.
Günah, Haram, yapılmaması gereken yasakları anlatmak için kullanılır. Maalesef günümüz düzeninde, doğrular ve yanlışlar, gerçekler ve yalanlar birbirine karıştırıldığı için günahların günah olduğu bile bilinmemektedir ya da bilinse de önemsenmemektedir.
Hak, kişinin hukuk ve tanrı katında çıkarları anlamına gelir. Hakça kavramı da çıkarların, adaletli şekilde pay edilmesi demektir.
Hiçlik, tasavvufta da felsefede de dünyevi olarak, arzuların ve maddelerin yokluğu ya da varlığı bir yana bırakıp yokluğu tatmak anlamına gelir.
İnanç, doğruyu ya da yanlışı sezgisel olarak kabul etme durumudur.
İnsanlık Dini, İslam’ın temel öğretisinden yola çıkarak, yer yüzündeki asıl mücadelenin ‘şeytani günahlara karşı mücadele’ olduğunu savunmaktadır. Eğer ki tüm inançlar bu temel öğretiden başlayarak insanların yüreğinde ve aklında yer edinirse tüm diğer kötülüklerin ve zulümlerin önüne geçilmiş olunacaktır. İnsanlık dini, yeni ya da farklı bir din değildir, insanların ortaklaşa savunduğu bir duruşu temsil eder.
Kader ya da yazgı, önceden belirlenmiş olaylar akışıdır. Diğer bir yandan bakılırsa; kaderi, tanrının, geçmişi ve geleceği bilme, belirleme ve değiştirme becerisidir, diye tanımlamak daha doğru olacaktır. ‘Önceden belirlenmiş bir hayatı yaşama, düşüncesi’ tartışılabilir bir durumdur, fakat kaderi bilmek bizim işimiz ve becerimiz olmadığı için bu tartışma bir sonuç vermeyecektir.
Maddiyat- Maneviyat, her şeyin maddi (dünyevi, somut) ve manevi (soyut, içsel ya da dünya dışı) olarak farklı iki boyutu vardır. Bu kavramlar bir bütünü temsil eder, bunları birbirinden ayırmak ya da bir taraftan bakıp, diğerini reddetmek, yok saymak faydasız olacaktır.
Öz- İnsanın özü derken, insanın en saf, temiz hali aklımıza gelmelidir. Nasıl ki bir çocuk, kötülükler ile sonradan tanışıyorsa, demek ki bunu tersine çevirmek ya da dizginlemek de mümkündür. Bunu söylerken, kimse günahlar ile kötülükler ile tanışmasın, karşılaşmasın diyemeyiz, fakat günahlara ve kötülüklere karşı doğru tarafı seçmek, insanın özünü kavraması anlamına gelir.
Sahte dindarlık kavramı, paranın, hırsların veya siyasi iradenin, dini gerçekleri ve kuralları, menfaatlerine göre kullanmasının sonucu ortaya çıkar ve dinin yozlaşması anlamına gelir. Maalesef günümüzde aldatmaların etkisi ile neyin doğru, neyin yanlış olduğunu bile farkına varamıyoruz. Böyle olunca da sahtekarlık, dinleri, kolaylıkla esareti altına alabiliyor ve sahte din, gerçeklerin üstünü örtüyor.
Tövbe etmek, Af Dilemek kavramını kısa şekilde, ‘insanın yaptığı yanlışın ya da hatanın farkına varıp, kendini rahatsız hissetmesi ve özür dilemesi’, olarak tarif edebiliriz.
Dindarlık, bireyin dini kabulleniş olmasıdır. Dindar ise dinine bağlı yaşayan kişi anlamına gelir. Cemaat, dinde bir fikir, şeyh, imam, veli, alim veya ibadet için bir araya gelen topluluklara denir.
Dinci, inançlı gibi görünüp dini dünya işlerine karıştıran, dini çıkarına için kullanan kimse. İslamcı (şeriatçı), ülkenin din ve şeriat kurallarına göre yönetilmesini isteyenlere denir. Bir insanın şeriatı savunması kabul edilebilir, fakat dincilik kavramı tehlikelidir.
Dört Kapı Kırk Makam: İslam’ın temel öğretisi, genel kurallar bütünüdür. Makamları, hayvani durumu aşıp önce birlik olmak, daha sonra da gerçeğe ulaşma süreci olarak adlandırabiliriz. Şeriatı, birey olarak tarif edersek, tarikat, bireylerden oluşan kuralları olan topluluktur. Hakikat, ulaşılması gereken yol, marifet ise yola ulaşma bilgisidir.