İSLAM HALİFELİĞİ VE HİLAFET
Erdemli kişiler mi halife olmalı, yoksa halifelik babadan oğula mı geçmeli?
İslam halifeliği, Hz. Muhammed’den sonra kurulan İslam Devleti’nin lideri ya da temsilcisinin taşıdığı bir unvandı. Dört halife döneminde İslam devletinin idaresi, yani halifelik döneminde, önde gelenlerinin seçimi ile erdemli ve ahlaklı olana veriliyordu. Dört halife döneminden sonra şekil değişmiş, İslam halifeliği ile hükümdarlık birbirine bağlanmış ve seçim yerine, babadan oğula geçmeye başlamıştı. Yani dine, ilme ve ahlaka ne kadar hâkim olduğuna bakılmaksızın hükümdar olan İslam halifesi oluyordu. Böylece halifelik yüce bir makam olmaktan uzaklaşıyor, yani din ile devlet işleri birbirine karıştırılıyordu. Bu durum inanç ve idari düzende ikilik yaratıyordu.
Hz. Muhammed’in oğulları olmuştu, fakat küçük yaşta ölmüşlerdi. Hilafetin peygamberden oğullarına geçmesi, belki Allah tarafından engellenmişti. Yoksa Hz. Muhammed’in bir oğlu olsa, belki İslam halifeliğini o üstlenecekti. Dört halife döneminden sonra da peygamberin torunları hilafet üzerinde hak talep etmişlerdi, fakat kanlı şekilde engellenmişti ya da kader buna izin vermemişti.
Acaba yaradan burada bize ‘görevleri işin ehline, ilim ve irfan sahibine verin, halifelik babadan oğula geçmesin’, demek mi istemişti?
Cumhuriyet dönemi ile Türkiye, bu yanlış gidişata son vermiştir. ‘Din ve devlet işlerinin birbirinden ayırma’ terimi de tam olarak buradan gelmektedir.